T.C KURUCUSU-ASKER-DEVLET ADAMI
Siyaset ve Devlet Adamı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanı (D.1881, Selanik / Osmanlı İmparatorluğu - Ö. 10 Kasım 1938, İstanbul). Babası Ali Rıza Efendi. Annesi Zübeyde Hanım dır, dindar bir kişi olan Zübeyde Hanım, Mustafa’nın dini eğitim veren mahalle mektebine gitmesi konusunda ısrarcı olmuştu.Babasını küçük yaşta yitiren Mustafa, ilkokulu Selanik’te Şemsi Efendi Mektebi’nde, ortaöğrenimini Selanik Askerî Rüştiyesi (Ortaokulu) ile Manastır Askeri İdadisi (Lisesi)’nde okudu. Ortaokulda, çok başarılı bulduğu için matematik öğretmeni ona, “olgun” ve “yetkin” anlamlarına gelen Kemal adını verdi. 1899 yılında girdiği İstanbul Harbiye Mektebi’ni 1902’de piyade teğmeni rütbesiyle, Harb Akademisi’ni de 1905 yılında kurmay yüzbaşı olarak bitirdi.
Mustafa Kemal; 1905 yılında Şam’daki 5. Ordu’da, 1907’de Makedonya’daki 3. Ordu’da görevlendirildi. 1907'de merkezi Manastır’da bulunan 3. Ordu Karargâhına atandı ve Selânik’e gitti. Bu sıralarda Rumeli’de büyük faaliyetler gösteren İttihad ve Terakki Cemiyeti, Sultan II. Abdülhamid'i, 1876 Anayasası’nı yeniden yürürlüğe koymaya ve kapatılan Meclis-i Mebusan’ı tekrar toplantıya çağırmaya zorlamaktaydı. İttihad ve Terakki Cemiyeti’nin bu girişimleri adım adım II. Meşrutiyetin ilânına kadar uzandı. Mustafa Kemal, Manastır ve Selanik’te görevli iken 1909’da İstanbul’daki 31 Mart ayaklanmasını (31 Mart Olayı, 13 Nisan 1909) bastıran Hareket Ordusu’nda görev aldı, ayrıca Arnavutluk isyanını bastırma harekâtına katıldı. 1911’de İtalya’nın Trablusgarp’a asker çıkarması üzerine Tobruk’a gönderildi. Tobruk ve Derne’de Türk Kuvvetleri’ni başarı ile yönettikten sonra binbaşı rütbesiyle 1912-13 yıllarındaki Balkan Savaşı’na katılarak Edirne’yi Bulgaristan’dan geri alan kolorduda görevliydi.
1913-15 yıllarında Sofya’da Askeri Ataşe olarak görev yaptı. Birinci Dünya Savaşı (1914-18)’nda, 1915’te, 19. Tümen Komutanı olarak Çanakkale Savaşı’na katıldı. Çanakkale Savaşı’nın 9-10 Ağustos 1915 taarruzlarında bizzat ateş hattında bulunmuş, bu davranışı yanındaki subay ve erler için büyük bir cesaret kaynağı olmuştu. Conkbayırı’nda kalbini hedef alan bir kurşun, cebindeki saate çarpıp geri döndüğünden mutlak bir ölümden kurtuldu. Bu savaşlarda gösterdiği kahramanlık, azim ve yüksek komuta becerisi, kendisine memleket içinde ve dışında büyük bir ün sağladı. Gelibolu’da düşman saldırılarını başarı ile durdurarak “Anafartalar Kahramanı” olarak unvanını kazandı.
Mustafa Kemal, 1916’da Doğu Cephesi’ne Kolordu Komutanı olarak atandı ve generalliğe yükseltildi. Rus saldırılarını durdurarak, Bingöl ve Muş’u düşmandan geri aldı. 1917’de Filistin ve Suriye’deki 7. Ordu Komutanlığı’na atandı. Aynı yıl Veliaht Vahdeddin ile birlikte Almanya’ya gitti. Bu sırada Alman Genel Karargâhı ve Alman savaş cephelerinde incelemeler yaptı. 1918’de yeniden görevlendirildiği Suriye cephesinde 7. Ordu Komutanı iken; Osmanlı Devleti, Birinci Dünya Savaşı’nı yenik bitirenler arasında Mondros Ateşkes Antlaşması’nı imzalayınca İstanbul’a döndü.
Mustafa Kemal İstanbul’a geldikten sonra, ülkeyi düşman işgalinden kurtarmak amacını gizli tutarak, Ordu Müfettişliği görevi ile 19 Mayıs 1919’da arkadaşlarıyla Samsun’a çıktı. Ancak Samsun'da fazla kalmadan Anadolu’nun içlerine geçerek, 22 Haziran 1919’da Amasya Bildirisi’ni yayımladı.
Mustafa Kemal Amasya’dan ayrılıp Sivas üzerinden Erzurum’a geçerken de, Sivas’ta yapılacak Kongreyle ilgili olarak görevlilere gerekli direktifleri verdi. 23 Temmuz 1919’da Erzurum Kongresi toplandı. Erzurum’a gelişinden beş gün sonra, 8-9 Temmuz 1919’da; “sine-i millette bir ferd-i mücahit olarak çalışmak üzere” çok sevdiği askerlik mesleğinden ve görevinden istifa etti. Artık toplumun bir bireyi olarak, milletten kuvvet, kudret ve ilham alarak tarihi görevini sürdürüyordu. Askerlikten istifasından sonra, Erzurumluların isteği üzerine, Vilâyat-ı Şarkiye Müdafaa-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti Erzurum Şubesi’nin yönetim kurulu başkanlığına getirildi.
Arkasından Sivas’a geçen Mustafa Kemal, 4 Eylül 1919’da Sivas’ta toplanan kongrelerin başkanlığını yaptı. Bu kongrelerde, “Düşman işgaline karşı milletin vatanını savunacağı, bu amaçla geçici bir hükûmetin kurulacağı ve bir millî meclisin toplanacağı, manda ve himayenin kabul edilmeyeceği” kararları alındı.
27 Aralık 1919’da Ankara’ya ulaşan Mustafa Kemal; buradan valiliklere ve kolordu komutanlıklarına talimat vererek, Ankara’da toplanacak fevkalâde yetkilere sahip bir meclise temsilciler seçmelerini istedi. Seçimler hızla yapıldı ve 23 Nisan 1920’de Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) açıldı. Mustafa Kemal, millet iradesini ve egemenliğini temsil eden bu Meclise ve onun hükümetine de başkan seçildi. Başkanı olduğu TBMM, Osmanlı Hükümeti ile İtilaf Devletleri arasında imzalanan Sevr Antlaşması’nı kabul etmediğini dünyaya duyurdu.
İtilaf Devletleri’nin yardımıyla İzmir’i işgal eden Yunan Kuvvetleri’nin Anadolu içlerine doğru ilerlemesi 1921’de Birinci ve İkinci İnönü savaşlarıyla durduruldu. 23 Ağustos 1921’de yeniden saldıran Yunan Ordusu bozguna uğratılarak, Sakarya Meydan Savaşı kazanıldı. Yirmi iki gün geceli gündüzlü süren bu savaşta Yunan Ordusu ağır kayıplara uğratılmasıyla kazanılan bu zafer nedeniyle TBMM tarafından Mustafa Kemal’e ‘Mareşal’ rütbesi ve ‘Gazi’ unvanı verildi.
Mustafa Kemal Paşa’nın yönettiği Başkomutanlık Meydan Savaşı’nda (30 Ağustos 1922) Türk Ordusu Yunan Ordusu’nun büyük kısmını yok etti. 9 Eylül 1922’de İzmir’e girildi. 11 Ekim 1922’de Mudanya Ateşkes Antlaşması imzalanmasından sonra, İtilaf Devletleri Anadolu’dan ayrıldılar.
Mustafa Kemal, Kurtuluş Savaşı’nın ardından, ülkeye demokrasi getirmek amacıyla, 9 Eylül 1923’te Halk Fırkası’nı (sonra CHF ve CHP adını aldı) kurdu. TBMM tarafından 29 Ekim 1923 günü Cumhuriyet ilan edilerek, Mustafa Kemal de Cumhurbaşkanı seçildi. Bu yıllarda, bin yıldan fazla bir zamandır kullanılan Arap alfabesi yürürlükten kaldırılarak, yerine 1927 yılında Latin alfabesi kabul edildi. 1929 Dünya Ekonomik Bunalımı’nın etkilerini en aza indirmek ve ülkenin kalkınmasını hızlandırmak amacı ile 1933’te Beş Yıllık Sanayi Planı’nı başlattı. Aynı dönemde dış politikada da önemli adımlar atıldı. Milletler Cemiyeti’ne girilmesi (1932), Balkan Antantı’nın imzalanması (1934), Montrö Boğazlar Sözleşmesi (1936) ve Sadabat Paktı (1937) gibi girişimler bu dönemdeki önemli gelişmeler arasında yer aldı.
Mustafa Kemal’e, 24.11.1934 günlü, 2587 sayılı yasayla TBMM tarafından Atatürk soyadı verildi ve bu soyadının başkaları tarafından kullanılması yasaklandı. 10 Kasım 1938 tarihinde ölünceye dek arka arkaya dört kez Cumhurbaşkanı seçilen Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’nin bu görevi en uzun süre yürüten cumhurbaşkanı oldu.
Mustafa Kemal Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı dönemini birinci ağızdan aktardığı, Cumhuriyet tarihi açısından önemli bir belge olan “Nutuk”u, 15 - 20 Ekim 1927 tarihlerinde, CHP’nin genel kurulunda okudu. Nutuk, Atatürk’ün Samsun’a çıktığı 19 Mayıs 1919’dan, Cumhuriyet sonrası 1927 dönemine kadarki zaman diliminde olan olayları anlatmaktadır. Son yıllarında, Hatay’ın anavatana katılması için yoğun bir diplomatik çaba sergileyen Atatürk’ün bu doğrultudaki amacı, ölümünden sonra (1939) gerçekleşti.
Mustafa Kemal Atatürk’ün liderliğinde yeni bir döneme başlayan Türkiye’de, bir taraftan çok partili demokrasiye hazırlık süreci devam ederken, önemli olaylar meydana geldi. İlk muhalefet partilerinin devamına, halktan büyük ilgi görmeleri nedeniyle izin verilmedi; Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası (1925) kapatıldı, Serbest Cumhuriyet Fırkası (1930) kendini feshetmek zorunda bırakıldı.
Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile medreseler, türbeler ve tekkelerin kapatılarak faaliyetlerinin yasaklanması (1924), Hilafetin kaldırılması (1924), Şapka Kanunu ile milletvekilleri ve devlet memurları başta olmak üzere tüm halka şapka giymenin mecbur edilmesi (1925), Arapça Ezan’ın yasaklanarak Türkçe okutulması (1932), Takrir-i Sükûn Kanunu (Suskunluk Yasası) ile basına etkin bir sansürün getirilmesi (1925), Harf Devrimi ile Latin alfabesine geçiş (1928), Ayasofya Camii’nin müzeye çevrilmesi (1935) halkın bazı kesimleri tarafından hemen benimsenmedi. Yapılan düzenlemelere muhalefet edenler ve Şeyh Said (1925), Ağrı (1926-1930), Dersim (1937) isyanları ile Menemen (1930) olaylarının failleri, kurulan İstiklal Mahkemelerinde yargılanarak, bir kısmı idam edilmek suretiyle, bir kısmı hapis ve sürgünlerle cezalandırıldı.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk, yakalandığı siroz hastalığından kurtulamayarak, 10 Kasım 1938’de İstanbul Dolmabahçe Sarayı’nda yaşama gözlerini yumdu. Cenazesi Ankara’ya getirilerek, on beş yıl geçici kabrinde saklandı. Ankara’nın Anıttepe semtinde kendisi için yapılan Anıtkabir bitince de, 10 Kasım 1953 tarihinde orada toprağa verildi.
“Bağımsızlık benim karakterimdir” diyen Atatürk’ün savaşımı dünyada pek çok mazlum ülkenin bağımsızlık eylemine örnek olmuştur.